Bir hastane, Birleşmiş Milletler’e ait iki barınak ve bir okul… Askeri hiçbir niteliği olmayan mahallelerin iki haftadan beri bombalanması ve en az 1000 çocuğun ve 4 bine yakın masum insanın ölümü, on binlercesinin yaralanmasına neden olan, bir geceyi insanlık tarihinin en vahşet dolu gecesi haline getiren bir İsrail var karşımızda. Hamas gibi bir örgüte benzememesi için olayların ilk gününden beri uyarılan İsrail, aklı selimi dinlemedi; ABD ve AB yetkililerinin teşvik ve hatta tahrikleriyle, vahşi bir terör örgütüne dönüşüverdi.
Din adına siyaset olmayacağı bir kere daha ortaya çıktı. Siz, Allah’ın size vaat ettiği toprakları ne pahasına olursa olsun geri alacağınızı iddia eder, bunun için hırsızlık ve cinayeti hakkınız olarak görürseniz… Karşınıza Allah’ın başka emirlerini yerine getirdiğini ileri süren, sizin 75 yıldır ülkesine, evine el koyduğunuz, çocuklarını katlettiğiniz Filistinliler adına, ne pahasına olursa olsun size karşı koymaya kararlı bir örgüt çıkar. Sizin devlet dediğiniz yapı, artık karşınızdaki örgütle aynı niteliktedir; teröristtir.
Bugüne kadar itidalin temsilcisi gibi duran İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog, Cumartesi Baskını’ndan Hamas’ın değil, “bütün bir halkın” sorumlu olduğunu söylerken, ülkesini devlet olmaktan çıkartıyor, düz, adi, aşağılık bir terör örgütü derecesine indiriyordu. İsrail silahlı kuvvetleri “boşaltmazlarsa hastanelerin de hedef olacağını” açıklarken, ülkenin bütün subay ve askerlerini gözü kanlı, insanlıktan nasibi olmayan birer terörist derecesine indiriyordu. İsrail’in şimdi nerede, nasıl imal edildiği belli olmayan bir takım uydu görüntüleriyle hastane bombalanmasını Hamas’ın üstüne yıkması ise boşunadır.
Hastane, barınak ve okul bombalandığı haberlerinden sonra sivil İsrail halkı Gazze’ye koşmalı ve kendileri adına işlenen bu soykırımı durdurmalıydı. Ama bu olmadı. Ülkeyi meclisteki 3 sandalyelik çoğunlukla bir hukuk cehennemine çevirmeye çalışan Netanyahu’ya karşı dengeli tutumlarına bakarak ciddiye aldığımız İsrail yayın organları, hastanene katliamını inkar eden açıklamaları manşetlerine taşıyarak, terörizmin borazanı durumuna düştü.
İsrail’deki bu vahşet iki şeyi açıkça ortaya koyuyor: Dünyada uluslararası ilişkilerin bu yeni boyutuyla içine düştüğü durumu yönetecek bir yapı yoktur ve BM, bir ön önce adil bir dünya için çalışabilecek yapıya kavuşturulmalıdır. Ama önce, Filistinliler adına hareket edecek, karşısındaki teröristlerin vahşeti nereye kadar taşıyabileceğini idrak edebilecek Filistin devleti kurulmalıdır.
Bu sırada, terörist İsrail’in yeni bir etnik temizlik yolu olacak “İnsani koridor” gibi naif önerilere son vererek, bir an önce arzu eden bölge ülkelerin Gazze, Batı Şeria ve Filistin’in diğer bölgelerine girerek, Filistinlilere yardımcı olması sağlanmalıdır. Bu, bir bölgesel garantör-barış gücü kurularak yapılabilir. BM Genel Sekreteri bunu, Güvenlik Konseyi’nin çoğunluk oyunu alarak yapmaya kalkarsa, yine insanlığın karşısına batı emperyalizminin temsilcileri, ABD, İngiltere ve Fransa dikilecektir.
İsrail’in bu vahşetin ağır sorumluluğundan kurtulmak için daha büyük çılgınlıklar yapması mümkündür. Filistinliler kadar İsrail’i de başındaki terörist sürüsünden kurtarmak şarttır.